Buradasınız Buradasınız: Anasayfa » Magazin » Vildan Atasever: Tatmin olmayan bir oyuncuyum | 12 Temmuz 2015 Pazar 10:39

Vildan Atasever: Tatmin olmayan bir oyuncuyum

İlk filmi ile Altın Portakal alarak dikkatleri üzerine çeken ve o gün bugündür canlandırdığı her rölün üstesinden gelen Vildan Atasever, Kanal D’de yayınlanan “Yaz’ın Öyküsü”nde Umut karakteriyle ekranlara döndü. Dizide kadın programları yapan bir sunucuyu canlandıran Atasever, "Kadın programları yeni bir toplum inşa ediyor" diyor...

Oyunculuk kariyeriniz İki Genç Kız ile başladı. Sonrasında oynadığınız ayrıksı, asi ruhlu, güçlü kadın rolleri için bu rol belirleyici mi oldu? 
 
Ben her zaman asi ruhluydum zaten hala da öyleyim. Genel olarak güçlü ve asi ruhlu kadınları seviyorum. Hayatın içinde gördüğüm, sevdiğim kadın karekterler bunlar. Sinemada da karşıma böyle karakterler çıktığı zaman, bu karakterlerin beni zorlayan, iten taraflarını görünce kaçırmak istemiyorum açıkçası. Bu kendimi oynuyorum anlamına gelmesin. İki Genç Kız’daki Handan ile hiç bir alakam yok ama onu çok derinden hissettim ve Handan karakterinin gerektirdiklerini düşünerek rolüme hazırlandım. Auditiona gitttiğim de bile Handan gibi giyinip gittim ve yönetmen ile görüştüğüm sırada onun gibi davrandım. Bu karaktere hazırlanırken ki en büyük şansım Perihan Mağden’in İki Genç Kızın Romanını okumuş olmamdı. Karakteri bütün ayrıntıları ile bilip de gittim oraya. Bir sayfalık bir metin ile oyuncu seçimi yapmanın çok doğru olmadığını düşünüyorum. Oyuncu seçimi süreleri ve süreçleri ülkemizde çok iyi durumda değil diye düşünüyorum. Bu seçim sürelerini üniversite hazırlık sınavlarına benzetiyorum, çok adaletsiz bence, nasıl ki bir öğrencinin bütün öğrenim hayatını sadece sınavdaki iki-üç saat ile ölçmek mümkün değilse bir oyuncunun gerçek performansını da sadece bir sahne ile anlayamazsınız. Dolayısıyla bu oyuncu seçme süreçlerinin daha farklı olması gerektiğine inanıyorum. Çok yönlü denemler ve çalışmalar yapılmalı. Bunu İki Genç Kız’da yaptık.


Kariyerinizin dönüm noktası Kader filmiydi. Türk sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen Kader size ne öğretti, kattı? Zeki Demirkubuz’la çalışmak nasıldı? 
 
Dönüm noktasından çok ben kendi kişisel yolculuğumda önemli bir köşe taşı olarak görüyorum Kader’i. Her şeyden önce Uğur karakteri çok iyi yazılmış bir karakterdi. Ve Zeki Demirkubuz bana göre sinemamızda çok iyi diyalog yazan yönetmenlerden biri. Türkiye Sineması‘nın başka bir problemi de diyalog. Ben benim karakterime ait olmayan cümleleri kurduğumda rahatsız oluyorum. Uğur’da hiç böyle bir şey yaşamadım. Tüm diyaloglar karakterin dünyasıyla bütünleşen ve o karakteri güçlendiren diyaloglardı. Bu filmde en sevdiğim şeylerden biri de yönetmenin çok farklı metotlar denemesi ve karakterleri gerçeğe yaklaştıran doğaçlama ruhunun olmasıydı. Bazı yönetmenler sadece bazı karakterlerini önemserler, onlara odaklanırken diğerlerini zayıf bırakır. Zeki Demirkubuz’da gördüğüm bütün oyuncularıyla aynı derece ilgilenmesiydi. Küçük büyük ayrımı yapmadan her karakter ile çok ayrıntılı uğraşıyor ve onlara ilginç bir şekilde ruh veriyor. Bir nevi mükemmeliyetçi bir büyücü kendisi.

TATMİN OLMAYAN BİR OYUNCUYUM

Usta sinemacıların gözbebeği bir oyuncusunuz. Bu başarınızı neye bağlıyorsunuz? 
 
Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum. Ama hala kendimi işin başındaymışım gibi heyecanlı hissediyorum. Bu beni her zaman taze tutuyor. Kendi işinize odaklanıp, karakterlerinizin hakkını vermeniz en önemli kıstas bence. Ben tatmin olmayan bir oyuncuyum. Umarım bundan sonra da beni zorlayan, beni de şaşırtacak karakterler gelir de oynarım.


Kader’deki gibi zengin, gerçekçi bir karakterden sonra oynadığınız rollerde tatminsizlik yaşadınız mı? Aynı inandırıcılıkta hangi film, dizi ve roller sizde iz bıraktı? 
 
Ben inanmadığım bir karakteri oynamıyorum zaten. Şimdiye kadar canlandırdığım bütün karakterlerde de bir şekilde peşine düştüğüm beni ikna eden bir şeyler oldu hep. 
 
Bu bazen o karakterin bir anı, bir cümlesi olabiliyor. Ama genel olarak Uğur ve Handan karakterleri kadar bütünüyle sevebileceğim, sadece karakteri değil filmin bir bütün olarak kurduğu cümleyi de  sevebileceğim bir durum olmadı diyebilirim.

BENİ ZORLAYACAK KARAKTERLERİ TERCİH EDİYORUM

Yaz’ın Öyküsü‘nün hikayesini bir de sizden dinleyelim. 
 
Birbirinden karakter olarak çok farklı olan Umut ve Mert’in, on sekiz yıl boyunca haberdar olmadıkları, emek verip büyütmedikleri kızına, yıllar sonra ebeveyn olmak için verdikleri mücadaleyi anlatıyor dizimiz. Üç karakterin kendi hayat mücadaleleri devam ederken birlikte bir dünya kurmaya çalışıyorlar. Kavga ediyorlar ama bir şekilde bir arada kalmanın yollarını arıyorlar. Bu yolu bulabilecekleri mi, bir arada kalmayı başarabilecekler mi onu göreceğiz?
Dizide kadın programı yapan başarılı bir sunucuyu canlandırıyorsunuz. Kadın programlarını gözlemleme şansınız oldu mu? Rolünüze nasıl hazırlandınız?
 
Bu programların fanı olduğunu söyleyemeyeceğim açıkçası... Ama ara ara denk gelince bakıyordum. Umut karakterine hazırlanırken daha ayrıntılı bakmaya başladım, izledim. Bu programları izlerken hep merak ettiğim şey, programları sunan kadınaların stüdyolar dışındaki hayatlarıydı. O stüdyodan çıktan sonra acaba nasıl bir hayata geri dönüyorlardı? Hayatın içindeki mücadelelerini merak ediyordum. Umut karakteri biraz işin bu tarafını da gösterdiği için sevdim bu karakteri. Mesela birinci bölümde izlediğiniz gibi birlikte iş yaptığı sevgilisi bile reytinglerin yükselmesi için asparagas bir haber yapmayı öneriyor. Bir kadın olarak Umut’un bu olaya karşı tavrının net olması benim hoşuma gitti açıkçası. Sürekli kadına bir meta olarak yaklaşılıyor maalesef. Umut bir kadın olarak kendisine dayatılanlarla mücadele ederken kızına da sahip çıkıyor. Ama ne kadar dayanabilecek işindeki dayatmalara, çünkü sorumluluk sahibi bir insan, kendisini ve hayatındaki kadınları ayakta tutmaya çalışıyor.

18 yaşında kız annesini canlandırıyorsunuz ama siz de çok genç gösteriyorsunuz. Kadınların 30 yaşını geçtikten sonra anne rollerine itilmesi sizi rahatsız ediyor mu?
 
Aslında kimsenin beni bu role ittiği yok açıkçası, ben kendim tercih ettim, Umut karakterinin güçlü bir kadın olması bu rolü seçmemi sağladı. Kadınları ve onların sıkıntısını da anlatma çabasında olan bir hikayesi olduğu için seçtim. Umut kendi doğrularıyla yaşayan, ayakları üzerinde dimdik durmaya çalışan bir kadın. Kendi yolculuğuma baktığımda, aynı yaş grubunda ama tamamen birbirine zıt karakterler canlandırdığımı görüyorum. Umut karakterinin de bana bambaşka bir bakış açısı kazandırdığını düşüyorum. Ben zaten daha önce canlandırdığım bir karakter ile aynı veya benzer olan bir karakteri yeniden canlandırırsam heyecan duymam ve sıkılırım. Her zaman beni de zorlayacak karakterleri oynamayı tercih ediyorum.

KADIN PROGRAMLARI YENİ BİR TOPLUM İNŞA EDİYOR

Kadın programları Türkiye’de çok izleniyor. Sizce yeni arabesk kadın programları mı? 
 
Arabesk asıl olarak, sekenli yıllarda, darbe sonrası bir “iktidar” müziği ve darbe kültürü olarak çıktı ortaya. Bununla da hedefledikleri şeyler vardı ve büyük bir oranda bunu başardılar. Ama diğer taraftan da toplumun gerçek ve sahici bir damarıyla da temas kurdu arabesk müzik ve benimde severek dinlediğim sanatçılar da çıktı. Bu programların da bir dönemin arabesk müziği gibi toplumu sürekli meşgul etmek gibi bir çabası var. Nasıl ki arabesk müzikle bir toplum inşa edilmeye çalışıldıysa bu programlar ile de yapılmak istenen biraz buna benziyor. Bir nevi kültür inşası yapıyor da diyebiliriz. Fakat bu programlarda izlediğimiz bazı insan hikayelerinin bizi, içinde yaşadığımız toplumun gerçek kumaşıyla, dokusuyla tanıştırıyor. Öyle hikayelere denk geliyorum ki bunlar bizim toplum hakkında ibret verici bilgiler veriyor bana. Sırf bunun için bile denk geldiğimde durup bakıyorum bu programlara.


Kaynak: Magazin D

ReklamGIF
etiketler İlgili Etiketler
OKUYUCU YORUMLARI (0)
Bu habere daha önce yorum yapılmamıştır.
İlk yorum yapan siz olun!

Ad Soyad:

Yorum:

ReklamGIF
GÜNÜN GELİŞMELERİ
ANKET
FACEBOOK
magazin Kolay Sohbet Sohbet Sohbet Kolay Chat